BACKPACKER OLMAK
Seyahat etmenin birçok türü var. Türkçe’de sırt çantalı seyahat olarak çevrilen backpacker tarzı gezmek, seyahat etmenin en ucuz yolu, belki de en keyiflisi. Bir sırt çantalı olup olmadığını merak ediyorsan öğrenmenin zamanı geldi.
Vize başvuru formları veya ülkelere girişte verilen imigration formlarını doldurdururken, adres hanesine ne yazacağın konusunda karmaşa yaşıyorsan; evinin adresini artık zor hatırlıyorsan.
Yolda tanıştığın insanlar sana yaşadığın şehri sorduğunda, cevap verirken geçmiş bir anlatım dili kullanıyorsan.
Daha önce pazar alışverişlerine gitmez, evde yemek pişirmekle uğraşmazken, gittiğiniz ülkeden kendinizi yerel markette alışverişteyken buluyorsanız. Makarna ve noodle’ın en çok yediğiniz yemek olduğunu fark ediyorsanız.
Sırt çantanızda noodle yapmak, yumurta haşlamak veya kendi kahvenizi, çayınızı hazırlamak için küçük su ısıtıcısı taşıyorsanız. Kahvaltıyı dışarda yapmak yerine, ucuza getirmek için 7-Eleven mağazasından reçel, nutella ve ekmek alıyorsanız.
Suya para vermek zorunuza gidiyorsa, musluktan kana kana su içebiliyorsanız. Endişe etmeden trekkinglerde karşınıza çıkan doğal su kaynaklarından mataranıza su doldurabiliyorsanız.
Aynı t-shirtü veya şortu 1 haftadan daha uzun süre giydiğiniz oluyorsa; neredeyse kendinize ait bütün fotoğraflarınızda kıyafetlerinizin aynı olduğu söyleniyorsa.
Aylardır ayağınızda olan parmak arası terlik, artık cildinizde iz yapmışsa, aylardır eliniz ütüye değmemişse, aylardır parfüm kullanmıyorsanız.
Sırt çantanızdan çıkardığınız kırışık t-shirtü, umurunuza gelmeden giyip, henüz tanıştığınız ve sizin gibi kırışık t-şhirt giymiş gezgin arkadaşlarınızla eğlenmeye gidebiliyorsanız.
Sırt çantanızda deterjan ve sabun taşıyorsanız. Çamaşırlarınızı lavaboda veya duş aldığınızda fıskiyenin altında yıkıyorsanız. Uyuduğunuz ranzanın demirlerini çamaşırlarınızı kurutmak için kullanıyorsanız.
Sırt çantanızda tuvalet kâğıdı bulunduruyorsanız, gittiğiniz yerlerde tuvalet kâğıdı bulmak sizi şaşırtıyorsa.
Duşunuzu aylardır soğuk su ile alıyorsanız, sıcak suyla duşu lüksten sayıyorsanız. En konforlu duşun ise fıskiyesi baş üstü konumunda olanların olduğunu artık biliyorsanız. Etrafınızda örümcek, kertenkele ve envai çeşit böcek dolaşırken siz kovadan suyu doldurup şarkı söyleyerek duşunuzu alabiliyorsanız. Şampuanınızın bitmesini umursamıyor ve duş jelinin ne demek olduğunu zaten unutmuşsanız. Duşunuzu bazen nehirde, gölde veya şelalede alıyorsanız.
Kalacak yer ararken, hava sıcaklığının 30 derecenin üstünde olduğu yerlerde bile klimanın olup olmadığı sorularınız arasında yer almıyorsa, klimayı lüksten sayıyorsanız. Klimalı odaya 2$ fazla vermek yerine fanlı bir odayı tercih ediyorsanız.
Gecenin 5’inde odaya gürültüyle giren gezginlerin patırtılarına veya yanı başınızda uyuyan birinin horlamasını artık kafaya takmadan mışıl mışıl uyuyorsanız. Kulak tıkacı veya kulak içi kulaklıklarla haşır neşirseniz.
Uçakta, trende, havalimanında, teknede, feribotta, istasyonda, hostellerde; havada karada denizde kolayca yeni arkadaşlar edinebiliyorsanız.
Henüz yolda tanıştığınız birisiyle, birlikte bir oda kiralıyorsanız.
Hiç bilmediğiniz iskambil oyunlarından öğrendiyseniz.
Facebook arkadaşlarınız günden güne artıyorsa.
İnsanların yüzlerinden bile neredeyse nereli olduklarını tahmin edebiliyorsanız. Aksanına bakarak nereli olduğunu öğrenmek için soru sormaya bile gerek duymuyorsanız. Çoğu zaman insanların nereli oldukları ve ne iş yaptıkları sorduğunuz son sorular oluyorsa.
Ucuz olsun her yerde yatarım diyebiliyorsanız. Bir odaya 5$ vermeyi sevinçle karşılarken 5$’lık yemeğe burun kıvırıp pahalı diyorsanız. Konaklama ücretinden tasarruf etmek için gece yolculukları yapmayı tercih ediyorsanız.
Daha pazarlık yapmak nedir bilmezken, 1$ daha indirim yapsın diye çarşıda pazarda, otelde, hostelde, takside, otobüste ve hatta restoranda kendinizi pazarlık yaparken buluyorsanız.
Gezilerinizi ulaşımı ve konaklamayı en ucuza getirecek şekilde planlıyorsanız. Havalimanına veya limana indiğinizde çevrenizden birilerine birlikte taksi kiralamayı öneriyorsanız. Otostop yapmanın en eğlenceli, ucuz ve çevreci taşımacılık olduğunu fark edip, yolda baş parmağınız yukarıda yürürken kendinizi buluyorsanız.
Sırtınızda 30 kg sırt çanası varken dahi, 2$ daha fazla ödememek için, 30 dakikalık yürüyüş mesafesinin sizin için yakın yer anlamına geliyorsa. Uzak yer tanımının ise, yürüyerek 1 saatten uzak yerler için kullanılması gerektiğini düşünüyorsanız.
Couchsurfing kelimesinin ne anlama geldiğini bilmezken, bilinmez bir diyarda tanımadığınız birinin evinde kendinizi couchsurfing yaparken bulabiliyorsanız.
Televizyon izlemenin hayatınızda yeri olmadığında hem fikir olup, zaman kaybı olarak görüyorsanız. Televizyonla yakınlığınız gittiğiniz hosteldeki TV odalarında denk geldiğiniz filmleri izlemekten öteye geçmiyorsa.
Vize almak kelimesi sizin için ürkütücü değil de, keşfedilecek yeni bir yer için heyecan verici bir ilk adım olduğunu düşünüyorsanız.
Bir zamanlar kendinize küçük geldiğini düşündüğünüz evin, aslında gayet lüks ve gereğinden fazla büyük olduğunu artık anlıyorsanız. Bir gün eve döndüğünüzde gardırobunuzda meğer ne çok kıyafetinizin olduğunu anlıyorsanız.
Yemek saatleri sizin için sıradan bir yaşam aktivitesi iken, artık annenizin, ablanızın veya eşinizin yemeklerini deliler gibi özlüyorsanız. Bildiğiniz lezzetleri bulduğunuzda oradan ayrılamayıp restorana yerleşiyorsanız.
“Günaydın”, “merhaba”, “şerefe”, “teşekkür ederim“ gibi kelimeleri birkaç dilde kullanabiliyorsanız.
Zamanla olan ilişkiniz ancak aylardan ve yıllardan hangisinde olduğunuz kadarsa, günlerden ne olduğunu artık unuttuysanız.
Evet, öyleyse siz bir sırtçantalısınız.
Hiç yorum yok