Yalnız Doğa Yürüyüşü (Solo Yürüyüş) Sakıncalı Mıdır?
Geçen gün Facebook’ta bir paylaşıma rastladım. Kanada’dan Michelle Sevigny isimli genç bir kadın, Türkiye’ye gelmiş ve Likya Yolu‘nu bir ay müddetle solo olarak yürüyerek ülkesine dönmüş…Fotoğraflarını da Facebook’ta paylaşmış.
Aklıma hemen, tek başına doğa yürüyüşüne ülkemizde nasıl bakıldığı geldi. Çünkü ben de bir solo yürüyüşçüyüm ve aldığım tepkilerden buna nasıl bakıldığını iyi biliyorum.
“Tek başına yürüyen doğa sporcusu olamaz” diyen mi istersiniz, Likya Yolu’nu yürüyüp geldikten sonra “Yaptığınız birinci yalnış tek başına yürümek, asla tek başına doğaya çıkılmaz” deyip fırça atanları mı istersiniz, istisnasız herkes olumsuz yaklaşıyor. Üstelik bunları diyenlerde birer doğa yürüyüşçüsü…
Ülkemizde bir solo yürüyüş kültürü yok. Benim bilebildiğim kadarıyla sadece bir avuç insan tek başına doğa yürüyüşü yapıyor. Oysa bu spora bizden çok önce başlayan ülkelerde, konu çoktan çözüme kavuşmuş. Kadınlı erkekli on binlerce insan tek başına doğa yürüyüşü yapıyor. Michelle Sevigny örneğinde olduğu gibi…
Çünkü tek başına doğa yürüyüşünün çok pragmatik bir nedeni var. Bir yürüyüş arkadaşı bulmanın zorluğu…Hele bir de uzun yürüyüşler yapmak istiyorsanız. Çevremde pek çok arkadaşım, üstelik çok da deneyimli oldukları halde, yapmayı istedikleri günübirlik bir yürüyüşü bile, arkadaş bulamadıkları için yapamıyor. Bu benim asla kabul edebileceğim bir şey değil. Yapmayı çok istediğim bir şeyi yapıp yapmamama başkalarının karar vermesi… Eğer istiyorsam yapmalıyım, yapabilmeliyim.. İşte tam da bu nedenle solo yürüyüş, özgürlük ve bağımsızlık demek…
Michelle Sevigny‘nin fitili ateşlemesiyle, bu sporda bizden ileri ülkelerin, solo yürüyüş konusunu nasıl bir sonuca bağladığını sizlere aktarmaya çalışacağım.
ÖNCELİKLE ŞUNA KARAR VERİN. SOLO YÜRÜYÜŞ SİZE GÖRE Mİ?
İnsan sosyal bir yaratıktır. Bir grup içinde olmaktan, tecrübelerini ve duygularını diğer insanlarla paylaşmaktan, yardımlaşmaktan zevk alır. Kendini güvende hisseder. Ancak gene tüm insanlar, zaman zaman yalnız kalmayı ve kendilerini dinlemeyi de isterler, bundan da keyif alırlar.
Kimi insanlar ise dünyayı yalnız tecrübe etmek ister. Nelerle karşılaşacağını bilememenin büyüsü onları çeker, macera duygusu ruhlarını besler.. Peki sizin istediğiniz nedir? Aşağıda ki iki resimden hangisi sizi heyecanlandırıyor? Yoğun bir ormanda yapayalnız olmak mı? Yoksa arkadaşlarınız ile birlikte olmak mı?
SOLO YÜRÜYÜŞÜN FAYDALARI:
RUHSAL SAĞLIK: Solo yürüyüş; diğer insanların sizin hakkınızdaki izlenimlerinden ve her türlü modern hayat keşmekeşinden uzakta, kendinizi dinlemenize, anlamanıza ve dürüstçe bir iç muhasebe yapmanıza imkan verir. Adeta bir meditasyondur..
BECERİLERİNİZİN GELİŞMESİ: Bir grubun parçası olduğunuzda pek çok beceriniz gelişmez. Çünkü grup üyelerinin farklı becerilerinin toplamı, herkes için yeterli olur. Kimi yolu bilir rehberlik yapar, kimi ateş yakar, kimi çadır kurar, kimi yemek yapar. Ayrıca grup halindeyken karar verme beceriniz de gelişmez. Çünkü ya kararlar ortak alınır, ya da biri sizin adınıza karar verir. Oysa tek başınızayken bunları sizin için yapacak kimse yoktur. Hepsini siz yapmalısınız.
KENDİ YÜRÜYÜŞ HIZINIZI BELİRLEMEK: Bir gruptaki üyelerin, yaşları, kiloları, boyları, atletik özellikleri, sağlık durumları, sportif geçmişleri ve tüm bunlara bağlı olarak yürüyüş hızları farklıdır. Bir grup ancak en yavaş üyesi kadar hızlı gidebilir. Bu nedenle grup halinde yürürken ya yavaş yürümek mecburiyetinde kalırsınız, ya da grubu çok yavaşlatmamak için kendi kapasiteniz üstünde bir hızla.. Her ikisi de acı vericidir. Solo yürüyüşte ise tam olarak kendi hızınızda yürüme imkanınız olur.
PLANLAMADA ESNEKLİK: Grup yürüyüşünde; sabah yürüyüşe başlama saati, molaların zamanı ve süresi, kamp zamanı ve kamp yeri seçimi, gerektiğinde yürüyüşü sonlandırma ya da uzatma kararı vb. konularda, sizin isteklerinizin tek başına bir önemi yoktur. Çünkü kararlar ortaklaşa alınır. Hatta bazen grubun tüm kararları, sizin isteğiniz dışında olabilir. Bu takdirde yürüyüş sizin için, bir an önce sona ermesini istediğiniz bir stres kaynağına dönüşebilir. Solo yürüyüşte ise tüm bu kararlar size aittir. istediğiniz zaman yürür, istediğiniz zaman mola verirsiniz. İstediğiniz yerde, istediğiniz kadar kamp yapabilirsiniz. Aklınıza estiğinde yürüyüşü sonlandırabilir, ya da uzatabilirsiniz.
SINIRLARINIZI ANLAMA: Grup yürüyüşünde sınırlarınızı anlama şansınız olmaz. Çünkü her konuda grubun hareketi, en düşük sınırları olan üyeye göre ayarlanacaktır. Oysa tek başınıza olduğunuzda, daha hızlı ve daha uzun yürüyebilir, yetenekleriniz ve becerileriniz geliştikçe daha zor parkurları deneyebilir, kötü hava şartlarında doğaya çıkabilirsiniz. Ve aslında sınırlarınızın hayal ettiğinizden ne kadar geniş olduğunu görerek de, hem şaşırır, hem de mutlu olursunuz.
KORKULARINIZLA YÜZLEŞME: Bir çoğumuzun, sağlam bir temeli olmayan pek çok korkusu vardır. Karanlık, yalnızlık, yırtıcı hayvanlar, fırtınalar, böcekler, yılanlar vb. Solo yürüyüş size, bu korkularınızla yüzleşme ve onları alt etme şansını verir.
DOĞAYI ANLAMA: Grup yürüyüşlerinde doğanın içine daha az girersiniz. Hele bir de kalabalık bir grupsa.. Telefon ile konuşanlar, cep telefonundan bangır bangır müzik çalanlar, yüksek sesle futbol muhabbeti yapanlar, şarkı söyleyenler size doğanın içine girme şansı tanımaz. Ne kuş sesi, ne rüzgar sesi duyabilirsiniz. Tüm yaban hayat, siz gelmeden önce yolunuzdan kaçar. Doğal ortamında bir canlı görme şansınız olmaz. Gece çadıra girdiğinizde de dışarıdaki arkadaşlarınızın kahkahalarını duyarak uykuya dalarsınız. Oysa tek başınıza olduğunuzda, kuş seslerini duyarsınız. Mola verdiğinizde, karşınızda ki tepelere çarpan rüzgarın o büyüleyici müziğini dinlersiniz. Gece çadırınızda baykuşların ötüşünü, çakalların ulumasını duyarak uykuya dalarsınız. Eğer şansınız yaver giderse de, doğal ortamında bir yaban domuzu, geyik ya da yaban keçisi görebilirsiniz. Doğanın içine girer, onun bir parçası olduğunuzu anlayabilirsiniz.
SORUMLULUK VE GÜVEN DUYGUNUZUN GELİŞMESİ: Solo yürüyüşte, kendi güvenliğinizi ilgilendiren kararlar da dahil olmak üzere tüm kararları tek başınıza alırsınız. Bu aynı zamanda size büyük bir sorumluluk yükler ve sorumluluk duygunuzu geliştirir. Art arda alınan kararlar ve bunların sonucunda hedefe sağ salim ulaşmak, öz güveninizi de fena halde patlatır.
MACERACI YÖNÜNÜZÜN BESLENMESİ: Her insanın içinde maceracı bir yön vardır. Bilinmeyenin cazibesine kapılır, merak eder, öğrenmek ister… Çünkü insan olmanın gereğidir bu… Bu maceracı ruh sayesindedir ki yeni kıtalar keşfettik, uzaya gittik ve okyanusların derinliklerine daldık. Her solo yürüyüş de büyük bir maceradır, çünkü pek çok bilinmezlik içerir. Bu nedenle de heyecan vericidir. Kısacası her solo yürüyüşte sizde, güney kutbunu keşfe giden bir Amudsen ya da okyanusa açılmış bir Kristof Kolomb olursunuz. Kendi kutbunuzu, kendi kıtalarınızı keşfedersiniz. Ve bu size yaşadığınızı hissettiren en güçlü duygudur..
RİSKTEN KAÇINMA: Grup yürüyüşlerinin, insanlara sınırlarını aşan riskler aldırma gibi bir özelliği vardır. Bu gereksiz risk alma iki şekilde ortaya çıkabilir. Ya kişi kendini grup içinde gösterme, kabul ettirme gibi nedenlere yeteneklerini aşan riskler alır, ya da grubun diğer üyeleri kişiyi yetenekleri dışında işlere zorlar. Diyelim 25 km. lik bir yürüyüşün 20. kilometresinde, uçurum kenarında daracık bir patikaya geldiniz. Herkes geçti, ancak sizin yükseklik korkunuz var ve delicesine korkuyorsunuz. Olacak olanları söyleyeyim… Ya ”Herkes geçti, bu kadar insan benim yüzümden 20 km. yolu geri mi dönecek?” deyip geçmeye çalışacaksınız… Ya da, ”Herkes geçti, sen de geçersin, korkma!!!” diyen grup üyelerinin baskısına maruz kalacaksınız… Oysa solo yürüyüşte riskleri alıp almama kararı tamamen size aittir ve üzerinizde hiçbir harici baskı unsuru olmaz. Rahatlıkla geri dönüp 20 km. yürüyebilirsiniz. Ya da yeni bir yol bulmaya çalışırsınız. Eğer geçebileceğinize inanırsanız da geçersiniz. Diğer insanların baskısı üzerinizde olmadığı için de muhtemelen en doğru kararı verirsiniz.
GRUP İÇİ ÇATIŞMALARDAN KAÇINMA: Ne yazık ki insanlar genellikle, kişisel sorunlarını ve ihtiraslarını da yürüyüş guruplarına taşıyorlar. Gurup içinde kısa zamanda mikro guruplar oluşuyor, gizli bir liderlik, bir kendini kabul ettirme çatışması başlıyor. Karşılıklı laf sokmalar, imalı konuşmalar alıp başını gidiyor. Hatta bu çatışmalar zaman zaman bağırış çağırış bir hale dönebiliyor. Öylesine ki masaya yumruğunu vurup, ”Burda patron benim, ben ne dersem o olur” diyen başkan bile görmüşlüğüm vardır. Çatışma iyice büyüyünce gruplar bölünüyor, yeni guruplar oluşuyor. Falan, filan.. Yani çekilecek dert değil. Yalnız yürüyün daha iyi..
SOLO YÜRÜYÜŞÜN OLUMSUZ YÖNLERİ:
YALNIZLIK: İnsan sosyal bir yaratıktır ve yalnızlık onun doğasına aykırıdır. Bu nedenle diğer insanlardan izole olmak, özellikle uzun süreli yürüyüşlerde büyük baskı oluşturur. 3518 km. lik Appalachian Trail‘i solo olarak yürümek için yola çıkıp yarıda bırakanlar, ezici bir çoğunlukla bunun nedenini ”yalnızlığın getirdiği baskıya dayanamamak” olarak ifade etmişlerdir. Solo yürüyüşlerde benim de en fazla zorlandığım konu bu… Bir müddet sonra, yalnızlık çok ciddi bir baskı unsuru olabiliyor. Gelip geçen bir sara nöbeti gibi… Bir an geliyor her şey anlamsızlaşıyor. ”Benim ne işim var burda? Dön git evine” duygusuna kapılıyorum. Özellikle de o gün kötü bir yürüyüş olduysa.. (Üşümüşsem, ıslanmışsam, yolu kaybetmişsem vb.). Ama sabah kalkıyorum, her şey güllük gülistanlık, toz pembe.. Bu nöbetler, yürüyüş süresi uzadıkça sıklaşıyor ve bu nöbet hallerini tek başınıza atlatmak zorunda kalıyorsunuz…. Oysa grup yürüyüşlerinde ”Hadi aslanım, hadi koçum, sen yaparsın bunu” diyerek size moral verecek arkadaşlarınız oluyor…
DAHA FAZLA AĞIRLIK TAŞIRSINIZ: Grup yürüyüşünde yükü paylaşma şansınız vardır. Siz çadırı almışsanız, arkadaşınız mutfak malzemelerini alabilir. Bir diğeri ise ilk yardım çantasını taşıyabilir. Solo yürüyüşte ise, ihtiyacınız olan malzemeleri taşıyacak sizden başka hiç kimse yoktur. Her şeyi tek başınıza taşırsınız. (Ultralight Backpacking akımı bu soruna bir çare olarak ortaya çıkmıştır)
HAYVAN VE İNSAN SALDIRILARINA AÇIKLIK: Hem hayvanların, hem insanların kalabalık gruplara saldırdıkları pek görülmez. Her ikisi de genelde yalnız insanlara ya da çok küçük guruplara saldırır. Ancak burada hemen şunu hatırlatmak isterim. Bunlar çok ender görülen saldırılardır ve başınıza gelme ihtimali yok denecek kadar azdır. Bunun birinci nedeni, yırtıcıların sadece kendilerini tehlike altında hissetmeleri durumunda insanlara saldırmaları, onun dışında insanlardan uzak durmak için ellerinden geleni yapmalarıdır. İkincisi ise, ülkemizde belirli bir kaç bölge dışında neredeyse hiç büyük yırtıcı kalmamasıdır.
İnsan saldırılarına gelince… Doğa yürüyüşleri, suç oranının neredeyse sıfır olduğu kırsal kesimlerde yapılır ve bu nedenle başa gelme ihtimali yok denecek kadar azdır. (Bu konuda kadın yürüyüşçüler konusunda bir takım endişelerim vardır. Kadının bir cinsel obje ve bir mal olarak görüldüğü, kadına yönelik şiddetin alıp başını gittiği ülkemizde, tek başına yürüyüş kadınlar için belli bir risk içeriyor olabilir)
Likya Yolu neredeyse 20 yıllık ve her yıl onbinlerce insan yürüyor. Bu güne kadar bir hayvan saldırısı görülmemiş. İnsanların yaptığı saldırı türleri ise ya kadınlara taciz şeklinde olmuş, ya da para gasp etmek suretiyle gerçekleşmiş. Onların sayısı da son derece az. Yani arabayla trafiğe çıkmak çok daha tehlikeli..
YARDIM ALMA ZORLUĞU: Tek başına doğa yürüyüşünün güvenlik açısından sağlam bir temele oturan tek sakıncası da sanırım bu.. Eğer herhangi bir nedenle yaralanırsanız, size yardım elini uzatacak hiç kimse olmaz. Çok basit bir yaralanmadan çok trajik sonuçlar doğabilir. Oysa grup yürüyüşlerinde bir arkadaşınız gidip yardım getirebilir, ilk yardımı yapabilir.
Solo yürüyüşün bu sakıncasından kurtulmanın tek yolu ise, yeterli beceri ve deneyime sahip olmak ve sınırlarını bilip gereksiz risk almamaktır.
GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, SOLO YÜRÜYÜŞÜN ARTILARI, EKSİLERİNDEN ÇOK DAHA FAZLADIR VE TEK BAŞINA YÜRÜYÜŞE İLİŞKİN GÜVENLİK KAYGILARI GENELDE SAĞLAM TEMELLERE DAYANMAZ. BUNUN YANINDA MUHTEŞEM BİR ÖZGÜRLÜK ALANIDIR.
SONUÇ OLARAK; TEK BAŞINA YÜRÜYÜŞ TAMAMEN KİŞİSEL BİR TERCİHTİR.
Hiç yorum yok